20.06.2011

Le Carré ve Corbijn: heyecan verici bir buluşma


John Le Carré ile tanışmam TRT'nin Köstebek dizisini yayınladığı yıllara rastlar. O sıralar dilimize çevrilmiş bir Le Carré romanı var mıydı hatırlayamıyorum ( muhtemelen vardı ) ama annemle birlikte oturup Alec Guiness'in başrolünü oynadığı diziyi merak ve heyecanla izlediğimizi çok iyi hatırlıyorum. Romanların ingilizce asılları annemin kitaplığında vardı aslında ama ben henüz fransızcayla boğuşan bir yeniyetme olduğum için ingilizceye geçememiştim. Birkaç yıl sonra Köstebek'in "e" ( ya da "de" ) yayınlarından çıkan türkçe bir kopyasını bulup okudum. Sonra tabii başka romanlarını da okudum ve romanlardan çekilen başka filmleri de izledim. İzlediklerim içinde ( The Spy Who Came In From The Cold hariç ) hiçbiri ilk izlediğim Kötebek'in yerini tutamadı doğrusu. Le Carré'nin melankolik özünü kavrayabilen sinemacı ya da oyuncu pek azdı anlaşılan. Önümüzdeki aylarda izleyeceğimiz yeni Köstebek uyarlamasını ( ki romanın asıl adı olan Tinker, Tailor, Soldier, Spy adını kullanmam daha doğru olur herhalde; Köstebek TRT'nin tercihiydi ne de olsa ) ise merakla bekliyorum. Let The Right One In ile kalbimi kazanan Tomas Alfredson'ın Le Carré'ye ahksızlık etmeyeceğini umuyorum nedense.


Gelelim Anton Corbijn'e. Müthiş bir müzik duygusu ve kendine özgün olağanüstü bir görselliği var Corbijn'in. Üstelik The American'ı hatırlayacak olursak John Le Carré'nin dünyasına çok da uzak olmadığını düşünebiliriz. Ben öyle düşünüyorum en azından. Klasik Le Carré romanlarında hep karakterlerin kendi iç dünyalarının olayların akışından daha baskın olduğunu görürüz. Hatta olaylar bazen o kadar karmaşık, o kadar üstü kapalıdır ki, ne olup bittiğini ancak karakterlerin tepkilerile çözersiniz. Açıkçası The American da böyle bir yapıya sahipti. O yüzden Anton Corbijn ile John Le Carré buluşmasının harika bir sonuç verebileceğini düşünüyorum. Söz konusu buluşmanın adıysa A Most Wanted Man olacak. Le Carré'nin sondan bir önceki romanı olan A Most Wanted Man'in bizi yakından ilgilendiren bir özelliği var aslında. Roman, Alman vatandaşlığı için gün sayan ve Pakistan'da tutuklanarak 4 yıl boyunca Kandahar ve Guantanamo'da işkence gören Murat Kurnaz'ın gerçek hikayesinden esinleniyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder