16.08.2011

Günün Filmi

Morgan Spurlock'ın son filmi The Greatest Movie Ever Sold, Hollywood'da son yıllarda gitgide artan "ürün yerleştirme" çılgınlığını mercek altına alıyor. Eğlenceli üslubu ve inatçı kişiliğiyle günümüzün en ilginç belgesel yönetmenlerinden biri olan Spurlock bir kez daha filmin başrolüne kendini yerleştirmiş resmen kapı kapı dolaşarak filmini satmaya çalışmış. Aslında filmin konusu tam da bu: Hollywood'da bir filmi çekebilmek için gerekli bütçeyi toparlamak ve bunun için de kapı kapı dolaşarak reklam anlaşmaları bağlamak. Sonuçta Spurlock aralarında Mini Cooper, Hyatt, Pom Wonderful, JetBlue, Sheetz gibi markaların da bulunduğu 12 markayla anlaşarak filmi bitiriyor. Tabii bu sırada yaptığı görüşmeler, telefon konuşmaları, pazarlıklar, anlaşmazlıklar ve sektör içi araştırmalar, hepsi kayıt altına alınıyor ve bunların büyük bir kısmı da aslında filmi oluşturuyor. Yer yer çok komik, yer yer de gerçekten akıl karıştırıcı bir film The Greatest Movie Ever Sold. Bazı filmlerin gerçekten de nasıl sadece reklamları taşımak için üretilmiş araçlar olduğunu anlıyorsunuz. İki saat boyunca izlediğiniz şeyin bir film değil de uzun bir reklam kuşağı olduğunu fark etmek hiç de iyi gelmiyor. Ne yazık ki Hollywood'un gerçeği bu artık. Her ne kadar J.J. Abrams "I tell a story, I don't sell it" ( Hikayeyi anlatıyorum ben, satmıyorum ) dese de çekilen filmi reklamlarıyla donatmak isteyen sayısız marka ve bu markalara aracılık etmeye gönüllü daha da kalabalık bir reklamcı, medya planlamacı vesaire ordusu var. Bu anlamda The Greatest Movie Ever Sold işlerin nasıl yürüdüğünü anlamak açısından son derece önemli bir film.


Son olarak, ben de filmin ruhuna uygun bir şey yapacağım ve filmi izlediğim süre boyunca bana eşlik eden markaları sıralayacağım. Filmi Mackintosh marka bilgisayarımda izledim. Bir kaç ay önce klavyesi bozulduğu için yeni bir klavye almıştım ve onun markası da Logitech. Bilgisayara bağladığım ses sistemi Altec Lansing, filmlerimi depoladığım harici disk ise Western Digital. Notlarımı tuttuğum defter Moleskine, kalemlerim ise Muji. Filmin başlarında içtiğim viski Jim Beam Black, sonlara doğru içtiğim gazoz Çamlıca. Masamda duran ve arada bir serinlemem yardımcı olan kolonya Paşabahçe'den. İçtiğim sigara Lucky Strike, çakmağım Cricket. Filmi üzerimde Adidas şort ve ayağımda Crocs terliklerle izledim. Masam Adnan Serbest'ten ve masa lambam Ikea. Tüm bu saydıklarımın sadece 1 metrekarelik bir alan içinde bulunan markalar olduğunu da hatırlatmak isterim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder