7.02.2015

!f başlıyor, peki ama ne izlemeli - 1


Önümüzdeki hafta başlayacak olan 14. !f İstanbul Bağımsız Filmler Festivali sinemaseverlere yine keyifli bir koşuşturmaca yaşatacak. Programda Tim Burton'ın yeni filmi Big Eyes ( açılış filmi olarak gösterilecek ) ve Oscar adayı Birdman gibi fena halde popüler yapımlar olduğu gibi, mutlaka görülmesi gerektiğine inandığım ve belki de sadece bu festivalde izleyebileceğimiz filmler de var. Bu yılın tavsiye listesinde de o filmlere öncelik tanıyacağım haliyle.

Keş!f



Bu yılın en ilginç filmlerinden biri hiç şüphesiz Plemya ( Kabile ). Hiç konuşmanın yer almadığı ve sağır-dilsiz işaret diliyle derdini anlatan film tahmin edileceği üzre sağır-dilsizlere özgü bir okulda geçiyor. Kimilerine göre 2014'ün en güçlü filmlerinden biri olan Plemya bu yılki yarışmada ödül alır mı bilemem ama kesinlikle görülmesi gerektiğini söyleyebilirim.

Digiturk Galaları



Festivalin en popüler filmleri genelde bu bölümde yer alıyor. Buradan ilk gözüme çarpan film geçtiğimiz yıl adını sık sık ve övgü dolu cümlelerde duyduğumuz A Girl Walks Home Alone At Night ( Geceyarısı Sokakta Tek Başına Bir Kız ). İran sinemasının ilk vampir ( hatta spagetti western / vampir )  filmi olarak lanse edilen A Girl Walks... ilk uzun metrajlı filmini çeken Ana Lily Amirpour'un imzasını taşıyor. Siyah beyaz görüntüleriyle özellikle dikkat çeken filmin yönetmeni Amirpour hayatını ABD'de geçirmiş bir isim ve bu anlamda filme İran yapımı damgası vurmak çok da doğru değil belki. Üstelik yönetmenin kadın oluşu da durumu bir kat daha ilginçleştiriyor kanımca.



Joshua Oppenheimer'ın bir önceki filmi Act Of Killing yine ilk kez !f'de izlediğimiz ve çok beğendiğimiz bir film olmuştu. Bu kez Oppenheimer'ın yeni filmi The Look of Silence ( Sessizliğin Bakışı ) var programda ve yine sağlam bir tokat yemeye hazırız. Oppenheimer 2013 tarihli filmi Act of Killing'in çekimleri sırasında tanıştığı Adi'nin hikayesini anlatıyor bu kez. Yani filmi Act Of Killing'in bir uzantısı gibi de izleyebilirsiniz ( ki o zaman Act of Killing'i izlemeniz tavsiye edilir ), kendi başına bağımsız bir belgesel gibi de. Yine de her iki filmi de izlemenizi tavsiye ederim. Pişman olmayacaksınız.



Yeni Zelandalı James Napier Robertson'ın filmi The Dark Horse ( Kayıp Şampiyon ) belki de satranca olan merakım yüzünden dikkatimi çeken bir film. Gerçek bir olaydan hareketle çekilen ve speed satranç ( en fazla 5 dakikalık satranç oyunlarına verilen ad ) oyuncusu bir gençle onun hocasının hikayesini anlatıyor. Toronto'da gösterilen film övgüler almıştı.



Justin Simien imzalı Dear White People ( Sevgili Beyaz Irk ) ağırlıklı olarak beyaz öğrencilerin okuduğu bir üniversitede eğitim gören bir grup siyahi gencin hikayesi üzerinde ırkçılığı hicveden bir film. Spike Lee'den etkilendiğini gizlemeyen Simien son yıllarda yükselişe geçen siyahi sinemaya sivri dili ve güçlü mizahıyla önemli bir katkıda bulunuyor. Selma'yı izledinizse bunu da izlemeniz gerek bence, resmin bütününü görmek açısından en azından.



Bu yıl önce Sundance'te izleyiciyle buluşan ve şu sıralar Berlin Film Festivali'nin Forum bölümünde izleyiciyle buluşmaya hazırlanan The Forbidden Room ( Yasaklı Oda ) bu yılın en ilginç keşiflerinden biri olabilir. Çok yönlü sanatçı Guy Maddin ve Evan JOhnson'ın ortak imzalarını taşıyan film deneysel sinemanın sınırlarında gezinen özgün ve tahrik edici bir yapım. Denemekte yarar var.

!f music



Siz de eğer "Pulp candır" diyenlerdenseniz bu yılın müzik filmleri içinde hemen dikkat çeken Pulp: A Film About Life, Death & Supermarkets tam size göre. Film 1978'de Sheffield'de kurulan ve 2012 yılında doğdukları kentte son bir konser vermek üzere Sheffield'e geri dönen Jarvis Cocker ve arkadaşlarının sahnedeki son performanslarını gözler önüne seriyor. Film sadece bir konser performansından oluşmuyor haliyle, onları yeniden izlemenin heyecanını yaşayan Sheffield sakinleri de filmde önemli bir yer tutuyor.



Dinlemesi çoğu zaman sıkıcı geliyor ama metal müzik hiç şüphesiz belgesel sinema için bitmeyen bir derya gibi. Sam Dunn'ın geçtiğimiz yıllarda çektiği Metal: A Headbanger's Joıurney ve Global Metal gibi filmler 70'li yıllardan bu yana dünyanın dört bir yanında dinlenen metal müziği mercek altına almış ve bir hayli popüler olmuş belgesellerdi. Sam Dunn'ın bu kez Reginald Harkema ve Scot McFayden ile birlikte çektiği Super Duper Alice Cooper yine ilgi çekecek bir film olacak bana sorarsanız.

Bugünlük bu kadar, devamı ilk fırsatta yine bu sayfalarda olacak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder