23.09.2015

Filmekimi'nde ne izlemeli?



Bilindiği üzre Filmekimi yılın kapanışına doğru dünyada çok ses getiren filmleri ayağımıza getiren ve bir bakıma sonbahar hasadı olarak adlandırabileceğimiz bir festival. Mini festival ya da. İstanbul Film Festivali'nde 200'den fazla film gösteriliyorsa, Filmekimi'nde 40 küsur ( bu yıl 46 yanılmıyorsam ) film izleyiciyle buluşuyor. Bu filmlerin tamamı aynı düzeyde değil elbette ama büyük çoğunluğu görmeye değer. İşte bu etkinlikten sizin için ( ve tabii kendim için ) seçtiklerim.



Saul'un Oğlu - Laszlo Nemes

Macar sinemacı Nemes'in filmi ( ilk filmi olduğunu belirteyim bu arada ) Cannes'da Jüri Büyük Ödülü'nü ( ve FIPRESCI ödülünü ) aldı ve birçoklarından çok iyi eleştiriler aldı. Muhtemelen yılın en iyi filmi. 1944 yılında Auschwitz'deki bir cenaze görevlisinin başından geçenleri anlatan film tüm Filmekimi'nde tek bir film görecek olanlar için banko tercih bence.


Hazine - Corneliu Porumboui

Bükreş'in Doğusu filmiyle adını ezberlediğimiz Corneliu Porumboui son filmi Hazine ile yine Cannes'a katıldı ve Belirli Bir Bakış bölümünde Belirli Bir Yetenek ödülünü aldı. Rumen sinemasının en önemli isimlerinden biri olan Porumboui son filminde büyükbabasının bahçesinde gömülü olduğunu düşündüğü hazinenin peşindeki bir adamın hikayesini anlatıyor. 


The Lobster - Yorgos Lanthimos

Dogtooth ve Alps filmleriyle adını duyuran Lanthimos günümüz Yunan sinemanın en dikkat çeken ismi. Şok eden filmleriyle ( ancak izlemiş olanlar anlayacaktır ) tanınan sinemacı bu kez uluslararası bir oyuncu kadrosuyla çalışmış ( Colin Farrell, Rachel Weisz vs ) ve ilk kez ülkesinin dışına çıkmış. Kaçırmamakta fayda var.


The Witch - Robert Eggers

Korku sinemasına meraklı olanların asla kaçırmaması gereken bir film The Witch. Robert Eggers'in ilk uzun metrajlı filmi olan The Witch insanlık tarihinin en karanlık dönemlerinden birine odaklanıyor ve New England'da yaşanan cadı avını konu ediniyor. Sundance'de büyük sükse yapan film türünün en iyilerinden biri olmaya aday.


Carol - Todd Haynes

Cate Blanchett En İyi Kadın Oyuncu Oscar'ını alalı iki yıl olmadı ama Carol ile bir kez daha alırsa şaşırmamak lazım belki de. Todd Haynes'in filmindeki performansı için o kadar iyi eleştiriler aldı ki bu cümleyi kurmakta sakınca görmüyorum. Patricia Highsmith'in otobiyografik özellikler taşıyan romanından hareketle çekilen film sadece oyuncu performansları için bile görülmeli bence.


Yukarıda bahsi geçen filmler bence Filmekimi'nin kreması ve kesinlikle görülmeleri gerek. Ama hepsi, bunula sınırla değil elbette. Noah Baumbach imzalı Bayan Amerika, Cannes'da Altın Palmiye'yi alan Jacques Audiard imzalı Dheepan, Taylandlı usta sinemacı Apichatpong Weerasethakul'un son filmi Saltanatın Mezarlığı, Pablo Larrain'den The Club, Joachim Trier ( Oslo 31 Ağustos ) imzalı Sessiz Çığlık, italyan sinemasının iki önemli ismi Matteo Garrone ve Paolo Sorrentino'nun son filmleri Bir Varmış Bir Yokmuş ve Gençlik bu listeye eklenmesi gereken yapımlar.


Bitmedi. Stephen Frears'ın Lance Armstrong'un skandal hikayesini anlattığı Son Efsane, Cannes'da Belirli Bir Bakış bölümünün ödülünü alan İzlanda filmiş İnatçılar, Anton Corbijn'in James Dean'in hayatını anlattığı filmi Life, Can Evrenol'un Toronto'da ses getiren ilk filmi Baskın, Hırvatistan'ın Oscar adayı Güneş Tepedeyken ve Venedik'te Altın Aslan'ı alan Venezüela filmi uzaktan bu yılın es geçilmemesi gereken diğer yapımları. Aklınızda olsun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder